Okul Öncesi Müzik Eğitimi - Müzik Eğitiminin erken yaşta başlamasının önemi eski yıllardan beri bilinmektedir. Son yıllarda insan beyninin incelenmesi, parçalara bölünebilmesi sonucu, hayatımızı her şeyiyle belirleyen bu mucizevi organın hangi durumlarda nasıl bir aktivite içinde olduğunu, hangi kısmının hayatımızın hangi alanından sorumlu olduğunu az çok biliyoruz.

Müzik, dil öğrenimi gibi, erken yaşlarda başlamasıyla daima taze kalan, kolaylaşan ve hayatımıza ne kadar erken dahil olursa o kadar kalıcı olan bir öğretidir. Bu noktada en önemli soru şudur: Çocuklar en güzel, en çabuk, en doğru ve en kolay nasıl öğrenir? Etrafımızdaki 4-6 yaş arasındaki çocuklara şöyle bir baktığımızda hemen görebileceğimiz bir gerçek vardır: Çocukların hayatlarında en merak ettikleri ve öğrenme arzusuyla yanıp tutuştukları durum oyundur. Oyunlar, oyuncaklar çocukların gerçek hayatlarıdır. Yetişkinliklerin işlerine, ilişkilerine, evlerine dört elle sarılmaları gibi çocuklar da oyunlarını hayatlarının merkezi haline getirirler. Müziği oyun haline getirerek öğretmek, çocukların müzik eğitiminde onlara sunabileceğimiz en geçerli ve sanatsal metoddur.

Chopin Müzik Evi’nde çocuk eğitiminde kullanılan metod Carl Orff metodudur. Ancak eğitimin her alanında olduğu gibi metod bir yol göstericidir, temeldir. Özellikle müzikte hayal gücü, tecrübe, esneklik eğitimin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Okul öncesi müzik eğitiminde; bu metodun esas alındığı bir anlayışla sürdürdüğümüz teknikler çocukların beden hareketleriyle müziğin ritmine dahil olmalarını, kısa bir zaman içinde heyecanlı oyunlar sayesinde belli ritmler arasındaki farklılıkları anında farkedebilecek düzeye gelmelerini sağlamaktadır. Hafızada en önemli etken hatırlanması söz konusu olan olayın önemi, yarattığı heyecandır. Bir çocuk oynadığı oyundan ne kadar zevk alırsa, oyun ona ne kadar hitap ederse, oyunun ayrıntılarını, kurallarını da bir o kadar zor unutur.

Chopin Müzik Evi’ndeki temel prensip çocukların en çok eğlendiği, heyecanlandığı noktaları müziğin kurallarına yerleştirmek, bir bakıma müzikal ayrıntıları oyunlaştırarak çocuklara aşılamaktır. Her ritm hızlandığında grubun içinden koşarak davul çalmayı heyecanla bekleyen bir çocuk ritmin ne zaman hızlanıp ne zaman yavaşladığına karşı son derece duyarlı hale gelir. Odanın içindeki kırmızı topu belli bir nota duyulduğunda bulup saklamak, ve bunun gibi bir çok hayal gücüne dayalı aktivite, oyunlarla müziği bir bütün haline getirir. Bu sayede çocukların beden, görme, işitme ve uygulama koordinasyonları erkenden sağlanmış olur. Oyunlar ve öğrenilenler çoğaldıkça, geliştikçe, çocukların hangi enstrumanlara yöneldiklerini, ilgi duyduklarını fark etmek de kolaylaşır. Böylece onları zorlamadan, kendi sevdikleri enstrumanı kendilerinin belirlemesini sağlarız. Bu oyunlarla aynı zamanda dokunuşlar, küçük kas gelişimi, sağ ve sol eli dengeli bir biçimde kullanma, serbestlik gibi bir enstrumantistin hayatı boyunca en önemli kalacak teknik detayları da erkenden aşılamak mümkündür. Çocuklar bir kuklayı taklit ederek çalarken omuzlarının nasıl serbest bırakacaklarını mükemmel bir şekilde, ve olağanüstü çabuk öğrenebiliyorlar. “omuzlarını serbest bırakmalısın” cümlesini defalarca tekrarlamak yerine “kuklayı hatırla” dendiği anda bir çocuk oyun oynadığı anlarındaki hevesten güç alır. Yetenek hevesle desteklendiği ölçüde gelişime katkıda bulunur.

Carl Orff temel alınarak oluşturduğumuz bu eğitim sayesinde öğrencilerimizin beklediğimizden daha erken enstrumanlarını seçip, oynadıkları hevesle ve ilgiyle müzik eğitimine devam ettiklerini gördük. Bilimin dört yaş öncesindeki çocuklarda uyguladığı bazı tekniklerde, bebeklerin bile anne karnında müziğe verdikleri tepkiler bizleri şaşırtmaya ve okul öncesi müzik eğitimi konusunda yönlendirmeye devam ediyor.

Okul öncesi eğitim kurumlarında öğrencilerin müzik eğitimi ve öğretiminden zevk alabilmeleri, bu eğitim sırasında aktif olabilmeleri için öğrencilere verilen müzik eğitimi ve öğretiminde etkili bir planlama oldukça önemlidir.

Sesler ve müzikler doğumla birlikte, hatta araştırmalara göre kanıtlandığı gibi henüz doğmadan anne karnında iken çocuğun yaşamına girmekte ve onu etkilemektedir. Bu etkilenme en başta annenin söylediği ninni ile başlar ve zamanla çevreden, televizyondan, radyodan duyduğu müzikle beslenir.

Her çocuğun müzik kabiliyeti aynı değildir fakat, bütün çocuklar müziği sever. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren müziği iyi bir şekilde öğrenirse, büyüdüğünde müzik sanatçısı olmasa bile müzikleri iyi seçebilen, seven ve ondan yararlanmasını bilen yetişkinler olacaklardır.

Okul öncesi verilen müzik eğitimi çocuğun gelişimini etkilemektedir.

Duyuları gelişerek dinlediğini duymak, duyduğunu anlamak gibi okumaya öğrenmeye hazırlıkta önemli beceriler kazanır. Şarkı söylerken yeni kelimeler öğrenir, tekrar ederken düzgün konuşmayı benimser ve dili gelişir, sözcükleri doğru ve anlaşılır şekilde söylemeye gayret eder ve diksiyonu gelişir, akıcı konuşma becerisi kazanır. Topluca çalışıldığından dolayı, arkadaşlık kavramı pekişerek uyumlu öğrenmeyi öğrenir.. Böylece beraber çalışmanın, toplumla uyum içinde olmayı gerektirdiğini kavrar ve böylece disiplin alışkanlığı kazanmış olur. Çocuk kendi geleneklerimizi, kültürlerimizi müzik ve danslarımızla tanır, vatan, bayrak duyguları gelişir. Yaratıcılığı gelişir, esnekliği artar ve yeni deneyimler arayışına girmeye hedeflenir. Şarkı söylerken soluk alıp vermeyi daha iyi denetleyerek akciğerlerinin daha çabuk gelişmesini sağlar ve soluk alıp verme kontrol becerisine erken yaşta sahip olur.

Genel olarak; çocuklara okul öncesi müzik eğitimi sayesinde, onların zekalarını, algılamalarını, öğrenme kapasitelerini, zihinsel ve bedensel koordinasyon kurmalarını ve yaratıcılıklarını geliştirmeye en büyük desteği vermiş oluyoruz.

 
20 Mayıs 2024

Özlem Evren Tamer – Erken Müzik Eğitimi, Çocuk Korosu, Drama

Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazanan Özlem Evren Tamer Çağdaş Drama Derneği’nde MEB onaylı Yaratıcı Drama Eğitmenlik/Liderlik Eğitimi’ni tamamlamıştır. Serap Antepli liderliğinde Okul Öncesi’nde Sanatlar […]